Adres

Abdurrahmangazi Mah. Bennur Sok. No:3/1 Sancaktepe İstanbul

Telefon

+90 (216) 380 51 09
Çalışma Saatleri H.İçi 09.00-18.00

E-Posta

info@sancaktepeavukat.com.tr
info@selverakkoyunkorkmaz.av.tr

  1. Hukuk Dairesi
    Esas No: 2023/5704
    Karar No: 2024/2402
    Karar Tarihi: 04-04-2024
    ZİYNET ALACAĞI DAVASI – DAVACI ERKEĞİN DAVA KONUSU ZİYNETLERLE İLGİLİ AİDİYET SAVUNMASI BULUNMADIĞI DİKKATE
    ALINARAK ZİYNET EŞYALARI YÖNÜNDEN DAVANIN KABULÜNE KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ – HÜKMÜN BOZULMASI

    ÖZET: Davacı karşı davalı kadının delil olarak sunduğu ve erkek tarafından inkar edilmeyen mesaj
    kayıtlarına göre de kadının erkekten altınlarını getirmesi istendiğinde erkeğin “söz getireceğim, bıktım
    artık bu konudan yeter” dediği anlaşılmıştır. Davalı karşı davacı erkek, 03.11.2022 tarihli dilekçede bu
    mesaj kayıtlarından sonraki bir tarihte bileziklerin teslim edildiğini ve ziynetlerin kadında olduğunu
    beyan etmiştir. Bu durumda ispat yükü yer değiştirerek erkeğe geçmiş olup davalı karşı davacı erkek
    ziynetlerin uhdesinde olmadığını ve kadına iade edildiğini sunulan delillerle ispatlayamamıştır. O
    halde, talebe konu edilen ve dilekçeler aşamasındaki iddia ve savunmalar ile özellikle davalı karşı
    davacı erkeğin dava konusu ziynetlerle ilgili aidiyet savunması da bulunmadığı dikkate alınarak ziynet
    eşyaları yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi doğru
    görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    (4721 S. K. m. 4, 166, 169, 174, 175, 182, 220, 222, 330) (6100 S. K. m. 26, 323, 326, 353, 370, 371)
    (6098 S. K. m. 50, 51)
    Taraflar arasındaki karşılıklı boşanma ve ziynet alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda
    İlk Derece Mahkemesince her iki boşanma davasının kabulüne, ziynet alacağı davasının reddine karar
    verilmiştir.
    Kararın davacı karşı davalı kadın vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye
    Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
    Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı karşı davalı kadın vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik,
    süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz
    dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten
    sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
    I. DAVA
    Davacı karşı davalı kadın vekili dava dilekçesinde özetle; davalı karşı davacı erkek ile ailesinin
    müvekkilini ve ailesini sürekli olarak küçümsediğini, ağza alınmayacak sözler söylediğini, ailesinin
    evliliklerine müdahale ettiklerini, erkeğin sürekli baskı ve fiziki şiddet uyguladığını, çocukları ile
    ilgilenmediğini, müvekkilinin ailesi ile görüşmesine izin vermediğini, kazancının erkek ve babasına ait
    olmasını istediklerini, ziynetlerinin düğün günü alınarak geri verilmediğini ileri sürerek tarafların 4721
    sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 166 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca
    boşanmalarına, velâyetinin anneye tevdiine, 100.000,00 TL maddî, 100.000,00 TL manevî tazminata,
    aylık 1000.00 TL tedbir yoksulluk nafakasına, aylık 1.000.00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, ziynet
    eşyalarının aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde günlük bedelinin tahsiline karar verilmesini talep
    ve dava etmiştir.
    II. CEVAP

    Davalı karşı davacı erkek vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde özetle; iddiaların asılsız olduğunu,
    kadının, müvekkilini, mesleğini, ailesini aşağılayıcı beyanlarda bulunarak psikolojik şiddet
    uyguladığını, kadının sürekli ailesinin yanına gitmek için baskı yaptığını ancak müvekkiline “annenin
    babanın yüzünü görmek istemiyorum, torunlarını görmek istiyorlarsa Sivas’a gelsin görsünler”
    şeklinde beyanda bulunduğunu, ekonomik olarak eşine yardımcı olmadığını, sürekli absürd istekleri
    olduğunu, eşinin haberi olmaksızın ailesine para gönderdiğini, sürekli uyuyup ev işleri ile
    ilgilenmediğini, son olarak kadının, amcasının oğlunun düğünü için ziynet eşyalarını yanına alarak
    gittiğini, sonrasında müvekkiline “sen artık çocuğu rüyanda görürsün, ben gelmiyorum eve” şeklinde
    beyanda bulunduğunu ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velâyetin babaya tevdiine, 100.000,00TL
    maddî ve 100000,00 TL manevî tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile erkeğin kendi kök ailesinin
    evlilik birliğine müdahalesine engel olmadığı gibi ortak çocuğun isminin anne ve baba tarafından
    konulması kuralı ve adetine dahi aykırı hareket ederek davalı karşı davacının babasının istemiyle
    çocuğun isminin…olarak belirlendiği, erkeğin, davacı karşı davalıya tokat attığını ikrar eder şekilde
    mesaj kayıtları karşısında fiziki şiddetin de bulunduğu, kadının kök ailesiyle görüşmelerini
    sınırlandırdığı, erkeğin telefonu ile davacı karşı davalı kadının telefonlarını eşleyerek davacı karşı
    davalıyı konum üzerinden takip edilebilir hale getirdiği, kadının da, erkeğin kök ailesi ile görüşme
    yanlısı olmadığı, yapmış olduğu görüşmeleri ise zoraki yerine getirdiği, erkeği geliri ve mesleği
    konusunda aşağılayacak ve küçük görecek şekilde söylemlerde bulunduğu, erkeğin kadın ile barışmak
    isteyip bu yönde ortak konuta dönüşünü sağlamak yönündeki girişimlerine cevap vermediği, özellikle
    maddî yönden şartlar ileri sürerek barışma girişimini zora soktuğu, erkeğin gıyabında kendisini
    sevmediği, birlikte yaşamak istemediği, ayrılmak istediğini beyan eder tarzda ifadelerinin bulunduğu,
    yine kişisel ilişki kapsamında erkeğe ortak çocuğun ayakkabılarını fırlatarak makul görülebilecek
    tepkinin dışında eylemde bulunduğu, ve amcasını oğlunun düğününe gitme saiki ile ortak konuttan
    ayrıldıktan sonra tekrar dönmediği, diğer iddiaların taraflarca ispatlanmadığı, tarafların eşit kusurlu
    olduğu gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetin anneye tevdiine,
    çocuk yararına aylık 300,00 TL tedbir, 1000,00 TL iştirak nafakasına, kadının yoksulluğa
    düşmeyeceğinden yoksulluk nafakası talebinin reddine, eşit kusur sebebiyle tarafların tazminat
    taleplerinin reddine, ispatlanamayan ziynet alacağı talebinin de reddine karar verilmiştir.
  2. İlk Derece Mahkemesinin 15.02.2023 tarihli kararı ile davalı karşı davacı erkek lehine reddedilen
    ziynet alacağı yönünden 44.589.38 TL nispi vekâlet ücreti takdirine yer verilmiştir.
    IV. İSTİNAF
    A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
    İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen asıl ve ek kararına karşı davacı karşı davalı kadın vekili
    istinaf başvurusunda bulunmuştur.
    B. İstinaf Sebepleri
    Davacı karşı davalı kadın vekili istinaf dilekçesinde özetle; boşanma yönünden karara itiraz etmediğini
    belirterek kusur, reddedilen tazminat ve yoksulluk nafakası ile tedbir ve iştirak nafakalarının miktarı,
    ziynet alacağı talebinin reddi ve vekâlet ücretine ilişkin tamamlama kararı yönünden İlk Derece
    Mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
    C. Gerekçe ve Sonuç
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesinin
    kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı karşı davalı kadının istinaf
    Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 2 /5
    başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü
    maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) inci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
    V. TEMYİZ
    A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
    Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı karşı davalı kadın
    vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    B. Temyiz Sebepleri
    Davacı karşı davalı kadın vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf sebeplerini tekrarla Bölge Adliye
    Mahkemesi kararının usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kusur, reddedilen tazminat ve
    yoksulluk nafakası ile tedbir ve iştirak nafakalarının miktarı, ziynet alacağı talebinin reddi ve vekâlet
    ücretine ilişkin tamamlama kararı yönünden kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
    C. Gerekçe
  3. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
    Uyuşmazlık, taraflarca açılan karşılıklı boşanma davasında taraflar arasında ortak hayatı temelinden
    sarsacak derecede ve birliğin devamında imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunup
    bulunmadığı, kadına yüklenen kusurlu davranışların gerçekleşip gerçekleşmediği, kadının tazminat ve
    yoksulluk nafakası talebinin yerinde olup olmadığı, çocuk için hükmedilen nafakaların hakkaniyete ve
    dosya kapsamına uygun olup olmadığı ve ziynet alacağı talebinin reddinin isabetli olup olmadığı buna
    bağlı olarak erkek lehine takdir edilen vekâlet ücreti noktasında toplanmaktadır.
  4. İlgili Hukuk
    4721 sayılı Kanun’un 4 üncü, 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkrası,169 uncu, 174 üncü, 175 inci,
    182 nci, 220 nci, 330 uncu, maddeleri. 6100 sayılı Kanun’un 323 üncü, 326 ncı, 370 inci ve 371 inci
    maddeleri. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 50, 51 inci maddeleri.
  5. Değerlendirme
    1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile
    uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat
    kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı karşı davalı kadın vekilinin
    aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    2.Ziynet; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup; insanlar tarafından takılan süs eşyası
    olarak tanımlanmaktadır (Yılmaz, E., Hukuk Sözlüğü, Ankara 2011, s. 1529). Ziynet eşyasını evlilik
    münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyeler olarak tanımlamak mümkündür. Bu bağlamda,
    bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve yüzük gibi takılar, ziynet eşyası
    olarak kabul edilmektedir (Sağıroğlu, M.Ş., Ziynet Davaları, İstanbul 2013, s.3).
    3.Bu noktada “kişisel mal” kavramının yasal olarak nasıl düzenlendiği üzerinde durulmalıdır:
    4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 220 nci maddesinde;
    “Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
  6. Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
  7. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da

    herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,
  8. manevî tazminat alacakları,
  9. Kişisel mallar yerine geçen değerler.”
    kişisel mal olarak sayılmıştır. Bu noktada belirtilmelidir ki, eşlere ilişkin her türlü giyim eşyası,
    mücevher, saat, takılar, spor araç ve gereçleri, cep telefonları, gözlük, makyaj malzemesi gibi sadece
    kişisel kullanıma yönelik kural olarak taşınırlardan oluşan, istisnai olarak taşınmaz mallar 4721 sayılı
    Kanunun 220 inci maddesinin birinci fıkrasına göre o eşin kişisel malıdır (Dural, M., Öğüz T., Gümüş
    M.A., Türk Özel Hukuku, C.III, Aile Hukuku, s.218).
  10. Dairemizin önceki içtihatları, “aksine bir anlaşma ya da örf âdet kuralı olmadığı takdirde, düğünde
    kim tarafından hangi eşe ne verilirse verilsin, ne takılırsa takılsın (ziynet eşyası, altın, döviz, TL vs.)
    bunların hepsi kadına ait sayılır” yönündeydi. Ancak toplumuzun gelenek ve göreneklerinin zamanla
    değişikliğe uğraması, ekonomik ve hukuksal ilişkilerin dinamik yapısı ve özellikle; düğünlerde kadına
    özgü ziynet eşyalarının dışında, ortak bir yaşam kurma aşamasında olan eşlere maddî katkı sağlamak
    amacıyla, ekonomik değeri olan başka şeylerin de takılması/verilmesi, dikkate alınarak, düğünde eşlere
    takılan/verilen ve ekonomik değeri olan eşyalarla ilgili davalarda, Dairemizin içtihatlarında değişikliğe
    gidilmesi zorunluluğu doğmuştur. Bu konuda Dairemizin ilkesel nitelikteki yeni görüşüne göre;
    “Taraflar arasında ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda anlaşma mevcut ise paylaşım bu anlaşmaya
    göre gerçekleştirilir. Ziynet eşyalarının paylaşımı konusunda taraflar arasında anlaşma bulunmadığı
    takdirde yerel örf ve adetin varlığı iddia ve ispat edilirse bu kurala göre paylaşım gerçekleştirilir. Aksi
    takdirde erkeğe ve kadına takılan/verilen ve ekonomik değer taşıyan her şey kural olarak kendilerine
    aittir. Ne var ki takılar içinde karşı cinse özgü (kadına ya da erkeğe özgü) bir şey varsa o cinse verilmiş
    sayılır. Özgü olma konusunda çekişme varsa ve gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılmalıdır. Bilirkişi
    incelemesi sonucunda o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse o şey takılan/verilen eşe ait olur.
    Takı sandığı/torbasına konulan ekonomik değer taşıyan şeyin aidiyeti konusunda; konulan şey kadına
    ya da erkeğe özgü bir şey ise o cinse verilmiş sayılır, o şeyin her iki cinse özgü olduğu belirlenmişse
    ortak kabul edilmelidir” yönündedir. Uyuşmazlık, tarafların iddia ve savunmaları da dikkate alınarak
    bu ilkeler doğrultusunda çözülmelidir.
    5.Hemen belirtilmelidir ki, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da
    savunmada bulunan kimseye düşer. (6100 sayılı Kanun m.190) Diğer taraftan 4721 sayılı Kanunun 222
    inci maddesinin birinci fıkrasında da yine aynı Kanunun 6 ncı maddesi ile paralellik gösteren “Belirli
    bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür”
    şeklindeki düzenleme ile de ispat yükünün kime ait olduğu hususu gösterilmiştir. Ziynet alacağı
    davalarında da olağan olan kadına özgü ziynet eşyalarının kadın eşin himayesinde bulunmasıdır.
    Bunun aksini iddia eden kadın eş iddiasını ispatla mükelleftir. Ziynet eşyası davasında dava konusu
    altınların varlığı ve bu altınların kadın eşte olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlanmalıdır.
    6.Diğer yandan, “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye
    karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir” (6100 sayılı Kanun m. 26/1)
    7.Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı karşı davalı kadın dava dilekçesinde,
    evlendikten sonra evleri olmadığı için erkeğin ailesinin yanında kaldıklarını, erkeğin ailesinin
    müvekkilin düğün takılarını istediğini, “bizde kalsın, geri vereceğiz” dediklerini ama iade edilmediğini
    ileri sürerek gramları farklılık gösteren 24 adet bilezik, 35 çeyrek altın, 4 yarım, 6 tam altın ve 3
    gremse diye tabir edilen ziynetlerin iadesini, bu mümkün değilse bedelinin iadesini talep etmiş, davalı
    karşı davacı erkek ise cevap dilekçesinde ziynetlerin kadının uhdesinde olduğunu belirterek davanın
    reddini savunmuştur.
  11. Davacı karşı davalı kadının delil olarak sunduğu ve erkek tarafından inkar edilmeyen mesaj
    kayıtlarına göre de kadının erkekten altınlarını getirmesi istendiğinde erkeğin “söz getireceğim, bıktım
    artık bu konudan yeter” dediği anlaşılmıştır. Davalı karşı davacı erkek, 03.11.2022 tarihli dilekçede bu
    Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı Sayfa 4 /5
    mesaj kayıtlarından sonraki bir tarihte bileziklerin teslim edildiğini ve ziynetlerin kadında olduğunu
    beyan etmiştir. Bu durumda ispat yükü yer değiştirerek erkeğe geçmiş olup davalı karşı davacı erkek
    ziynetlerin uhdesinde olmadığını ve kadına iade edildiğini sunulan delillerle ispatlayamamıştır. O
    halde, talebe konu edilen ve dilekçeler aşamasındaki iddia ve savunmalar ile özellikle davalı karşı
    davacı erkeğin dava konusu ziynetlerle ilgili aidiyet savunması da bulunmadığı dikkate alınarak ziynet
    eşyaları yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar
    verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    VI. KARAR
    Açıklanan sebeplerle;
    1.Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin
    Bölge Adliye Mahkemesi kararının ziynet alacağı davası yönünden KALDIRILMASINA,
    2.İlk Derece Mahkemesi kararının ziynet alacağı davasının reddi ile buna yönelik vekâlet ücreti
    yönünden BOZULMASINA,
    3.Yukarıda (1) numaralı paragrafta belirtildiği üzere temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının
    bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin
    birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
    Peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
    Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge
    Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
    04.04.2024 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.

Paylaş

Son Yazılar

Bize Mesaj Gönderin

Scroll to Top
Whatsapp Destek
Merhaba Nasıl yardımcı olabiliriz?
Merhaba
Nasıl yardımcı olabiliriz?